top of page

#Öğrenci Kenti Eskişehir

  • by Liz
  • 11 May 2016
  • 6 dakikada okunur

Kendileri blogumun ilk seyahat konusu olup belli aralıklarla sık sık yaptığımız "tam tamına 24 saatlik" bir etkinliktir. Seyahatten çok etkinlik dememin sebebi Cumartesi sabahının ilk ışıklarında hızlı trenle Eskişehir'e geçerek gündüz gezilecek yerleri gezip bol bol resim çektikten ve yöresel yemekler yedikten sonra akşamda sabahın ilk ışıklarına kadar eğlenip pazar sabah ilk hızlı trenle geri Ankara'ya döndüğümüzden galiba ve bunu her ay ya da ay aşırı tekrarladığımızdan bizim için seyahatten çok "tam tamına 24 saatlik" bir etkinlik kendileri ! Dilerseniz rotamızdan bahsedelim artık :)

Sabah saat 6:30 treniyle ile programımız başladı ve saat 8:00 sularında Eskişehir Gar'ındaydık. Kendi adıma açlıktan ölmek üzereydim diyebilirim. Hemen programımızdaki kahvaltıcıya ulaşmak için yola koyulduk. Bir şehri yürüyerek gezmeyi sevdiğim için genelde yürüyerek programlarımı yapmayı seviyorum. Eskişehir Gar'dan ortalama 6-7 dakikak yürüdükten sonra ilk durağımıza vardık.

Kendileriyle ilk buluşmamızdı ama son olmayacağı kesin. "Doyuran Kahvaltı" Tam bir esnaf lokantası. Cumartesi sabah saat 8:15 civarı olmasına rağmen neredeyse masa bulamıyorduk. Oturur oturmaz açlıkla masanın üzerindeki menüye gömüldüm. Menüden bir kahvaltı tabağı, bir karışık menemen ve çift kaşarlı yumurta istedik. Aaa az kalsın unutuyordum bir de bal kaymak. (Bu arada kaymak bu zamana kadar yediğim en taze kaymaklardan birisiydi.) Ayrıca menüde en sevdiğim şeylerden birisini görünce daha da bir mutlu oldum. " Ballı Süt " Yaklaşık yarım saat boyunca durmadan yedik sanırım ve patlayana kadar doyduk diyebilirim :) Tam tamına mekanın adı gibi " Doyuran Bir Kahvaltıydı " ve o doymaya öyle bir hesap ödedik kii o daha şaka gibiydi. (Sadece 29 TL) Kalkmaya doğru sıra bekleyen insanlar ve aileler bile vardı. Kısacası tekrar kesin geleceğimiz iyi bir nokta atışıydı. Saat 9:00 civarıydı ve o mükemmel kahvaltıdan sonra artık hazırdık. İkinci durağımız olan Eskişehir'in gözde yerlerinden "Adalar" için hemen yola koyulduk. 5 dakika boyunca şehrin güzel boş sokaklarında yürüdükten sonra nihayet Porsuk'u bir ucundan yakaladık ve hazır boşluktan yararlanıp güzel güzel bolca resim çekindik. Nihayet 45 dakikalık tatlı bir kaçamaktan sonra üçüncü durağımız olan "İç Anadolu'nun Tek Denizi" unvanına sahip "Kentpark'a" doğru yola koyulduk. Kendisi birazcık uzakta olduğu için Eskişehir'in simgeleşen ve bir çok noktasına ulaşan tramvayı kullandık. Otogar yönüne giden tramvayla ortalama 15-20 dakikalık bir yolculuktan sonra Kentpark'a ulaştık. Kentpark otogarın karşısında olduğundan tramvaydan son durakta inip karşıya

geçmeniz yeterli oluyor. "Kentpark" çok güzel ve büyük bir park. İçerisinde bir çok değişik etkinlik alanı var. Bunlardan en önemlisi ve "İç Anadolu'nun Tek Denizi" unvanına neden olan yapay bir plaj ve deniz görüntüsü. Ama ne yazık kii yine plaja giremedik ama bol bol değişik resim çekme fırsatımız oldu. Özellikle çocuk parkında baya bir vakit geçirdik bu sefer :) Yaklaşık 1.5 saatlik vakit harcadıktan sonra diğer duraklarımızın kilit noktasına doğru yola çıkmak için tekrar tramvaya bindik. Eskeşihir'in en temel simgelerinden birisi olan "Atatürk Lisesi'nde" indik. Lisenin karşısında şehrin güzel ve sakin parklarından birisi olan "Alaaddin Park'ı" var ve içerisinde gezebileceğiniz Hareket Müzesi ve şehrin en eski iki camisinden biri olan Alaaddin Cami mevcut ama en sevdiğim yeri bana her seferinde avrupayi bir dokunuş hissi uyandıran sarmaşıklardan üstü kapanmış yürüme alanı. Bir müddet resim çekindikten sonra parkın diğer karşı çaprazındaki "Cumhuriyet Müzesi'ne" geçtik ve devamında hemen müzenin arkasında başlayan tarihi ve renkli dokunuşlarıyla "Odunpazarı Bölgesi ve Evleri'ne" kendimizi attık. Her yer eski, muhteşem, reprenkli tarihi binalarla dolu. Belediye oldukça başarılı bir restorasyon yapmış.

Bir çok alanda lüle taşından ve diğer değerli taşlardan yapılmış ürünler, süs eşyaları satan tezgahlar mevcut. Bir köşeyi dönüyorsunuz cici butik bir kahveci diğer tarafta küçük şirin bir restoran. Böyle kısa kaçamaklar yapabileceğiniz samimi yerler yeteri kadar bulunmakta. Hatta bölgede bir reggae kafe bile mevcut :) Bölgedeki gezimizi tamamladıktan sonra odunpazarının hemen çıkışında bulunan ve şehrin en uğrak yerlerinden birisi olan "Turkish Madam Tussaud" diyebileceğimiz "Yılmaz Büyükerşen Balmumu Heykeller Müzesi" ve yapışık kardeşi "Cam Sanatları Müzesi'ne" geçtik. Her geldiğimizde içeriyi ezbere bildiğimiz halde yine de uğruyoruz. Siz de gelince kesin uğrayın çok başarılı çalışmalar sizleri bekliyor olacak. Ama sizleri uyarayım hafta sonları ve resmi tatillerde çok uzun süre kuyrukta bekleyebilirsiniz girmek için. Kahvaltıdan beri çok gezdik ve artık acıktık dimi ? Müzelerin çıkısında güzel bir yöresel kaçamağı hak ettik sanırsam. Müzelerin bulunduğu Atatürk Bulvarı üzerinde, bulunduğumuz bölgeden yaklaşık 5 dakikalık yürüme mesafesinde olan ve her geldiğimizde kesin uğradığım durak "Eskişehir Mutfağı Çibörek Evi" Hemencecik oraya doğru yola koyulduk ve kendimizi güzelce çiböreğe, mantıya, balaban köftesine, duyu çorbasına atıverdik.

Hesap ödeyip masadan kalmamız yaklaşık bir saat sürdü. Kahvaltıda olduğu gibi yine ölümüne doymuştuk. Diğer durağımız olan "Eti Arkeoloji Müzesi" için bu sefer sadece bulvardan karşıya geçmemiz yeterliydi. Müzenin en çekici noktalarından bir tanesi ODTÜ ve TÜBİTAK ile birlikte gerçekleştirilen dijital sergi uygulamalarıydı diyebiliriz. Ayrıca içeride iki bine yakın eser sergilenmektedir. Sergi çıkışında saatime baktığımda 30 saatir uyumadığımı fark ettim. Yemek üstü sert bir kahve molası gelip geçiyordu bile. Hemen yolumuzun üzerinde bulunan ve şehrin iki butik kahvecisinden ilki olan "İtalyan'a" doğru yola koyulduk. Müzeden 5 dakika civarı yürüdükten sonra

dükkandan içeri ilk adımımızı atıyorduk. Normalde yoğun olan kahveci şansımıza çok sakindi ve doğruca mekanın en arkasında bulunan kanepeye gidip kendimi bıraktım. Yaklaşık bir saat kadar burada dinlendik ve o esnada içebileceğim kadar sert kahve içip çekebileceğimiz kadar bol bol resim çektik. İtalyan, bana göre cici mi cici tatlı mı tatlı bir butik kahveciydi. İç mimarı oldukça başarılı ve zevkliymiş. Ayrıca müzikler de çok hoştu ve sevilesi. Kısa bir dinlenmeden sonra son durağımız olan "Sazova - Bilim, Sanat ve Kültür Parkı'na" doğru tekrar yola koyulduk. Üzerinde bulunduğumuz Atatürk Bulvarı'ndan K 11 ve K 19 numaralı otobüsleri kullanarak yaklaşık 15-20 dakikalık bir yolculuktan sonra parka ulaştık. Ama siz isterseniz taksiyle de geçebilirsiniz çünkü park bulunduğumuz konumdan ortalama 5 km uzaklıkta. Son durağımız olan " Sazova " diğer adıyla Bilim, Sanat ve Kültür Parkı kısa turumuzun en uzun vaktini geçireceğimiz yeriydi. Çünkü park 400.000 metrekarelik bir alana sahipti ve içerisinde 10'a yakın birbirinden farklı etkinlik bölgesi bulunuyordu. Genellikle gün batımlarında daha çok sevdiğimiz için kendisi rotamızın son durağı oluyor. Bu turumuzda sadece Masal Şatosu ve Korsan Gemisi'nde vakit

Masal Şatosu

geçirdik ama parkın içerisinde bunların dışında hepsi birbirinden farklı, güzel ve görülmeye değer Yapay Gölet, Bilim ve Deney Merkezi, Sabancı Uzay Evi, Hayvanat Bahçesi, Eti Sualtı Dünyası, Maket Müzesi ve 2013 yılından beri yapımı devam etmekte olan Türk Dünyası Bilim Sanat Kültür Merkezi bulunmaktadır. Kesinlikle şehrin görülecekler listesinde en üst sıralarda olduğunu söyleyebiliriz. Hava kararmaya başlamak üzereyken belediyenin ve valiliğin bulunduğu kent merkezine döndük. Peki neden burası ? diye soracak olursanız .. Tabi kii hemen Sukha Coffee'ye uğramak için diyeceğim. Çünkü kendileri bana göre Eskişehir'in görülmeye değer, sevimli ikinci butik kahvecisi ve benim gecenin devamı için birazcık daha kafein almaya ihtiyacım vardı. Geldiğimizde hemen hemen kapatmak üzereydiler ama bizim için birazcık daha geç kapattılar. Açılalı henüz bir ay olmuş. Sevimli, kahve dışında buram buram ahşap kokan bir yer. İçeride büyük bir kitaplık, karşısında değişik tablolardan oluşmuş yüksek bir duvar ve girişte, en çok bayıldığım yer olan, cam önü yüksek bistrolar. Bunun dışında fiyatlar diğer şehir kahvecilerine göre özellikle kahve bazında oldukça ucuz diyebiliriz. Kesinlikle uğranılası bir yer. Bizim için daha fazla beklemelerini istemediğimiz ve müzikal gösterimizin saatinin yaklaşması sebebiyle kahvelerimizi bitirip mekandan ayrıldık. Kısa bir yürüyüşün ardından gösterimin

yapılacağı Atatürk Kültür Sanat ve Kongre Merkezi'ne varmıştık. Sıra geldi gece hayatı öncesindeki en tatlış olaya ! Biletlerini gelmeden önce aldığımız müzikal gösterimin zamanı gelmişti. Temsilimiz üstat Nazım Hikmet'in yazmış olduğu Ekrem Reşit Rey'in bestelediği ve Haldun Dormen'in yönettiği "Lüküs Hayat'tı." Soluksuz bir zaman geçişiydi. Gösteri sonunda iyi kii gelmişiz dedirtti. Çok keyifliydi çok eğlendik. 2 saatin nasıl geçtiğini hiç anlamadık. Çıktığımızda acıktığımızı fark ettik ve gece öncesi son bir şeyler atıştırmak için tramvayla Espark'a geçtik. Genelde akşam yemeğinde sevdiğimiz için Espark'ın yanında bulunan Havelka'yı tercih ediyoruz ve yine öyle yaptık. Yemeğin yanında da roze şarapla hafiften geceye başladık.

Vee Gece Hayatı ! Gecenin devamı insanların kişisel zevk ve tercihlerine göre şekillendiği için daha fazla devam etmeyip sadece önerilerde bulunacağım. Gece öncesi akşam güzel yemek eşliğinde hafiften demlenebilmek için Espark'ın çevresinde Havelka ve Kafe Pi Bomonti bulunmakta ve az ileri de Leman Kültür. Geceye ilk etapta buralarda başlayıp daha sonra hızlanabilirsiniz. Gel gelelim barlar sokağına. Genellikle içip, muhabbet edip dağılmak için çok ideal ve çok geniş bir yelpazesi var sokağın. Özellikle hafta sonları çok kalabalık oluyor. Geniş bir alkol yelpazesine sahip ankaralılarında yakından bildiği Varuna Gezgin bana göre en öne çıkan yerlerden diyebilirim ama şimdiden söyleyim hafta sonu yer bulamayabilirsiniz. Alternatif olarak Hangover, Peyote, Social, Varuna Los Amigos, Diesel, Mayday, Nox ve Kirpi Bar bir çok mekan içinden daha çok tercih edilenler diyebiliriz. Bunun dışında bizim gibi dans etmeyi seviyorsanız tabi kii performans sahneleri de mevut. Bunlardan ilki ve bizim favorimiz olan Shakespeare Pub. (SPR Pub) Bir diğeri meşhur 222 ! Buralarda sabahın ilk ışıklarına kadar çılgınlar gibi dans edebilirsiniz ve sonra da bizim gibi ilk hızlı trenle (6:30) geri Ankara'ya dönebilirsiniz. Bu arada gece hayatıyla ilgili bahsettiğim bütün noktalar birbirine çok yakındır. Yürüyerek her yere gidebilirsiniz. Şimdilik benim aktarıcaklarım bu kadar. Umarım keyifli samimi bir yazı olmuştur. Yeni maceralarda görüşmek dileğiyle .. Kendiniz gibi güzel bloglanmlar ;)


Eskişehir'den Geriye Kalanlar








Comments


Güncel Yazılar
Zone1
Güncel Yazılar

KİMİM BEN ?

 

 

Sıcakkanlı , Konuşkan , Hümanist , Gezgin
Konser , Kahve ve Şarap Tutkunu

Opera, Bale , Tiyatro , Senfoni ve Sinema Aşığı

Alışveriş , Moda ve Yemek Yapma Düşkünü
Kısacası Deli Dolu Çılgının Birisiyim İşte :)

 

 

İLETİŞİM

 

 

Bana "Facebook, Instagram ve Swarm" adreslerimden kolaylıkla ulaşabilirsiniz. Ayrıca aşağıdaki mesaj bölümünden de fikirlerinizi, önerilerinizi, isteklerinizi yine bana ulaştırabilirsiniz. Elimden geldiği en kısa süre içerisinde yazdığınız ortam üzerimden sizlere geri dönüş yapmaya çalışcağım.

Teşekkürler ..

Tebrikler! Mesajınız alındı.

  • White Facebook Icon
  • White Instagram Icon
  • White Google+ Icon
  • White SoundCloud Icon
bottom of page